KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

138. ABD'den İadesi Sağlanan Eserler (12 Adet) (2023)

Bakanlığımızca özellikle son üç yılda ABD Manhattan Bölge Savcılığı ve İç Güvenlik İstihbarat Birimi arasında örnek bir iş birliği tesis edilmiştir. ABD’de tarihi eser kaçakçılığı alanında yürütülen soruşturmalara Bakanlığımızca da eserlerin ülkemize aidiyetine dair delillere ulaşmak ve bilimsel veri sağlamak yoluyla önemli seviyede katkı sağlanmaktadır. Bugüne kadar, 2022 ve 2023 yıllarında bu iş birliği sayesinde 3 grupta toplam 44 adet çok özel eserin ülkemize iadesi sağlanmıştır.

En son iadesi sağlanan 12 eser yine ortak yürütülen bir çalışmanın sonucu ülkemize getirilmiştir. İadesi sağlanan 12 eserin dokuzu Shelby White koleksiyonu üzerinde gerçekleştirilen soruşturma kapsamında el konulan eserlerden oluşmaktadır. Diğer üç esere ise Perge Antik Kenti ve Boubon Antik Kenti ile ilgili yürütülen ve hala devam eden diğer iki soruşturma kapsamında el konulmuştur.

Bu yeni grupta ülkemize yeniden kazandırılan eserlerimiz ise şu şekildedir: 

M.Ö. 6 bine ait Konya Çatalhöyük kökenli ana tanrıça heykelciği, yine M.Ö. 6 bine ait Burdur Hacılar kökenli bir ana tanrıça heykelciği, M.Ö. 5 bine ait bütün halde korunmuş Kiliya tipi bir idol, M.Ö. 2 bine ait Doğu Anadolu yayla kültürüne ait bir vazo, M.Ö. 3 bin sonu ve 2 bin başına tarihlenen bir boğa arabası modeli, M.Ö. 6. yüzyıla ait olan Muğla Hydia Antik Kenti kökenli vazo, M.S. 1-3. yüzyıllara ait olduğu değerlendirilen Roma Dönemi askeri diploma, İmparator Septimius Severus’un tasvir edildiği M.S. 2-3. yüzyıllara ait gerçek boyutlu ve Boubon Antik Kenti kökenli bronz heykel ve yine Boubon Antik kenti kökenli bronz bir heykel kolu, M.S. 3. yüzyıla tarihlenen ve bir rahibe ait olduğu düşünülen bronz büst, M.S. 3. yüzyıla tarihlenen Perge tiyatrosundan kaçırıldığı tespit edilen 2 heykel başı.

Bu eserlerin ortak noktası, her birinin kaçak kazılarla elde edilerek uzun yıllar önce ülkemiz dışına çıkarılmış olmasıdır. Bu eserlerin iadesi için geçmişe yönelik delil arama çalışmaları yapılmış ve bu kapsamda da kaçak kazı ve kültür varlığı kaçakçılığı olaylarına ilişkin binlerce arşiv belgesinin taranması, eski gazete haberlerinin tetkik edilmesi, akademik yayınların derlenmesi, alan incelemeleri, görgü şahitleri ile görüşmeler gibi çok yönlü araştırmalar gerçekleştirilmiştir.

Bununla birlikte, eserlerimiz, Türk Hava Yolları tarafından ülkemize pek çok kez olduğu gibi ücretsiz olarak getirilmiştir. Büyük önem ve hassasiyet gerektiren bu taşıma operasyonu, sanat eserleri için hassas kargo odalarına sahip Turkish Cargo’nun uluslararası sertifikalı, alanında uzman ekipleriyle gerçekleştirilmiştir. 



Septimius Severus heykeli bir süre Metropolitan Müzesinde de ödünç olarak sergilenmiş olan oldukça nadir ve önemli bir eserdir. 

Burdur ili, Gölhisar İlçesi İbecik köyünde bulunan Boubon Antik Kenti’nde 1960’lı yıllarda gerçekleştirilen kaçak kazılar neticesinde elde edilmiş ve yurt dışına çıkarılmıştır. 

Başta Prof. Dr. Jale İnan olmak üzere bilim insanlarınca yapılan yayınlarda da bu heykellerin Boubon Kenti’nden oldukları bilimsel olarak kabul edilmektedir.

Antik dönem bronz döküm heykellerinin birçoğu eritilip başka alanlarda kullanılmış olduğundan günümüze ulaşmamıştır.

M.S. 193-211 yıllarında hüküm sürmüş olan Roma İmparatoru Septimius Severus’a atfedilen heykel günümüze ulaşabilmiş insan boyutunda nadir bronz heykellerden biri olarak oldukça önemli bir örnektir.

İmparator bu heykelinde idealize edilerek çıplak betimlenmiştir. Boubon Antik Kenti’nde bulunan ve imparatorlara adanmış kült binası olan Sebasteion yapısında yer alan ve Septimius Severus yazan kaidedeki ayak izleri ile heykelin ayaklarının ölçüleri karşılaştırıldığında heykelin ayak izlerinin kaide üzerindeki izlerle birebir uyumlu olduğu tespit edilmiştir.



Bu eserin ve Boubon kökenli başka bir heykele ait kolun soruşturması kapsamında gazeteci, yazar Özgen Acar tarafından sağlanan verilerden ve Burdur Müzesi Müdürlüğünce alanda yapılan inceleme ve ikili görüşmelerden faydalanılmıştır. Prof. Dr. Jale İnan tarafından sağlanan bilimsel veriler ve ulaşılan kriminolojik veriler sayesinde esere el konarak Septimius Severus ve bronz kolun ülkemize iadesi sağlanmıştır.





M.S. 3. yüzyıla tarihlenen iki başın ise Brigitte Freyer-Schauenburg ve Hans Rupprecht Goette tarafından yayınlanan "Nochmals zur Statue des Trajan auf Samos-Ein Beitrag zu Umgearbeiteten Kaiserbildnissen mit Kränzen" isimli makalede Perge Tiyatrosunda yürütülen kazılarda bulunmuş ve halen Antalya Müzesinde sergilenen başsız imparator heykellerine ait olabilecekleri belirtilmiştir.

Bakanlığımız müze uzmanları ve akademisyenlerce yapılan değerlendirmeler hazırlanan raporlar ve alanda Manhattan Savcı Yardımcısı ile yapılan olay yeri incelemesi sonucunda elde edilen kriminolojik veriler ışığında bu başların Perge Kenti kökenli olduğu kesinlik kazanmış ve Manhattan Bölge Savcılığınca el konulmuştur. Söz konusu heykellerin gövdesinin daha erken dönemlerde işlenmiş olduğu ve başların M.S. 3. yüzyılda da Tetrarkhlar döneminde yeniden çalışıldığı anlaşılmaktadır.



Büst bezemeli çelenk takan bronz portrenin ise M.S. 3. yüzyıla tarihlendirilen imparator kültü rahibi ya da yarışları düzenleyen kişiye ait bir portre yontusu olduğu değerlendirilmektedir. Eser stil özellikleriyle dönemin Anadolu yontularıyla kıyaslanmış ve bilimsel olarak da Anadolu Roma İmparatorluk Dönemi’ni ve Batı Anadolu bölgesini işaret etmektedir. Bu tip büst tipi çelenk takan rahip heykelleri Anadolu’ya özgü bir gelenek olarak dönemin sanatını etkilemiştir.



Roma Askeri diplomasının, Roma Cumhuriyet Dönemi’nden başlayıp Roma İmparatorluk Dönemi sonuna kadar Anadolu’da ve yakın coğrafyasında kurulan Roma Askeri lejyonlarında görev yapan, Roma vatandaşı olmadıkları halde Roma ordusunun bir parçası olarak savaşan askerlere emekli olduklarında verilen belge olduğu belirlenmiştir. Bu askerler, Diplomata Militaria adı verilen bronz tableti 25 yıllık bir görev sonucunda almaya hak kazanıyorlardı. 



Muğla Milas Hydia Antik Kentin’den kaçak kazılarla elde edildiği tespit edilen vazo Karia doğu esinli (orientalizan) olarak adlandırılan seramik grubuna aittir. M.Ö. 580-560 arasına tarihlenmektedir. 1970’li yıllarda Milas'ın Damlıboğaz Köyü’nde bulunan Hydai (Damlıboğaz) Antik Kenti Nekropolisi’nde kaçak kazılar sonucu ortaya çıkarılan eserlerin pek çoğu yurt dışına kaçırılmıştır. Karia bölgesine özgü geometrik ve doğu esinli (orientalizan) vazolar olarak bilinmektedirler. 



Kiliya tipi idollerin ise yakın zamanda yapılan kazı ve araştırmalarla yaşlarının günümüzden 6 bin yıl önceye gittiği tespit edilmiştir. 

Bakanlığımızca desteklenen kazı ve araştırmalar yoluyla da ülkemiz koleksiyonlarında Kiliya tipi idollerine ait fragmanlar bulunmaktadır. 

Ancak, Shelby White koleksiyonundan el konularak iadesi sağlanan bu Kiliya tipi idol hem bütün olması hem de 18 cm’lik ebadıyla diğerleri arasında ön plana çıkmaktadır. Sanat tarihçilerce bu idollerin stilize formlarıyla modern sanata da ilham kaynağı olduğu ifade edilmektedir. Bu eserler hem arkeolojik eserlerin günümüz sanat hayatına katkısı hem de ait oldukları dönemin dini ve sosyal hayatı hakkında önemli bilgilere ışık tutmaktadırlar. 



Çatalhöyük ana tanrıça figürini, Konya ili, Çumra ilçesinde yer alan Çatalhöyük kökenli Geç Neolitik Dönem’e (M.Ö. 6 bin yıl ilk yarısı) tarihlendirilmektedir. 

Ana tanrıça kültünün başlangıcı ve zamanın inançları hakkında özgün ve önemli bilgiler vermektedir. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış bu heykelcikler 5 ile 15 cm arasında değişen büyüklükte, şişman, iri göğüslü, büyük kalçalı ve zaman zaman doğum yapar vaziyette tasvir edilmişlerdir. Bu özelliklerinin bolluk ve bereketi temsil ettiği düşünülmektedir.



Hacılar ana tanrıça figürini, Burdur il merkezinin güneybatısında, Hacılar köyü sınırlarında yer alan Hacılar Höyüğü, Geç Neolitik-Erken Kalkolitik Dönem (M.Ö. 6 bin yıl ortası) yerleşme katmanları arasında yer alan pişmiş toprak bir eserdir.

Genellikle Anadolu tarih öncesi çağlarda tanrılar aleminin en üst basamağında yer alan, doğumu ve doğadaki üremeyi, çoğalmayı temsil ettiği düşünülen ana tanrıçalardır. Ana tanrıçanın tasvirleri olduğuna inanılan bu insan figürinleri, Hacılar’ın en etkileyici buluntu grubu arasında yer almaktadır. Ana tanrıçalar, genç ya da yetişkin, hamile veya şişman vücutlu olarak, ayakta, bağdaş kurarak oturmuş, doğum yapar, bebeğini kucağında tutar, emzirir, yaban hayvanlarını kucağına alır ya da onların üzerine oturur, yere uzanır şekillerde tasvir edilmişlerdir.





Ülkemizden yasa dışı yollarla çıkarıldığı anlaşılan bronz boğa arabası M.Ö. 3 bin yıl sonu ile 2 bin yıl başına tarihlenmektedir. 

Anadolu’da Şanlıurfa ili, Suruç ilçesi, Abamor Höyük’ten çıkarılmış oldukları bilinmektedir. Mezar hediyesi, oyuncak veya tanrılara sunulmuş objelerden olabilecekleri düşünülmektedir.



Pişmiş toprak vazo ise oldukça önemli bir kültür olan Doğu Anadolu yüksek yaylası M.Ö. 2 bin yıl boyalı çanak çömlek kültür grubuna ait bir örneği oluşturmaktadır. Daha çok mezarlık alanlarında bulunan çeşitli form, ebat ve bezemeleri içeren bu kaplar çark yapımıdır. Bu eserlerin benzerlerine Doğu Anadolu bölgemizde ve Ankara Anadolu Müzesi koleksiyonlarında rastlanmaktadır.