11 ve 12inci yüzyıllar, Türk-İslam medeniyetinin, Anadolu’ya girdiği, Balkanlara kadar yayılması ile sonuçlanacak tarihi oluşumlara başlangıç etmektedir. Bu büyük değişimler, Anadolu’nun toplumsal ve siyasi hayatında olduğu kadar kültürel çehresinde de değişimler yaratmıştır. Gelecek yüzyıllarda Anadolu Türk-İslam Medeniyeti olarak tanınan ‘’kültürel katmanın’’ ilk ve öncü eserleri bu dönemde, Anadolu’nun farklı kent ve kasabalarında üretilmiştir. Niksar bu kent ve kasabalar içinde sahip olduğu kültürel varlıkların yoğunluğu ve önemleri itibari ile ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.
Farsça anlamı ‘’Bilge Adam’’ olan Danişmendliler, bilgin ve din âlimlerini yeni elde ettikleri topraklara davet etmeleri ve bilginlere sahip çıkmaları ile tanınmakta idiler. Danişmendlilerin bu özelliği sayesinde Niksar, kısa sürede Türk-İslam (Türk-Anadolu) medeniyetinin erken ve öncü örneklerinin verildiği bir kültür ve ilim merkezi halinde gelmiştir. Böylece kent, Anadolu’nun, binlerce yıldır tanıklık ettiği kültürel katmanlara bir yenisini eklemeye başlamasına tanıklık etmektedir. Malazgirt Muharebesinden hemen sonra Niksar’da, dini ve tasavvufi ilmin icra edildiği çok sayıda zaviye, tekke, cami ve mescidin yanı sıra, pozitif bilimlerin işlendiği medreseler, kentsel yaşam için gerekli olan çeşme, hamam, han gibi sosyo-ekonomik yapılar, yönetim birimleri, askeri yerleşkeler gibi Anadolu Türk kültürünün temsilcisi yapı tipleri inşa edilmiştir.