Anadolu
Antik Camları
Antik
dünyanın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında Anadolu cam endüstirisinin ihmal
edilmiş olduğunu üzülerek görmekteyiz. Şimdiye kadar,. Bu endüstri ile ilgili
bilgilere yalnızca arkeolojik kayıtlarda rastlanmıştı. Fakat, artık konuyla
ilgili yeterli deliller birikmiş ve ortaya oldukça aydınlatıcı ve büyüleyici
bir hikaye çıkmaya başlamıştır.
Ulu Burun Batığı
Türkiye'nin güney sahillerinde meydana gelmiş en erken cam ticareti ile ilgili
kanıtlar ortaya koymaktadır. Geminin yük kısmında bulunmuş olan külçe camlar
bize hem Geç Bronz Çağ cam üretim merkezleri hakkında, hem de işlenmemiş camın
ticareti ve bunun üretim merkezinin kaynağından oldukça uzakta olan yerel atölyelere
dağılımı hakkında bilgi vermektedir. Aynı şekilde Boğaköy'de bulunmuş olan parçalar
halindeki bazı metinler cam yapım reçeteleri vermektedir. Her ne kadar şimdiye
kadar Hititler tarafından üretilmiş herhangi bir cam eser kayıtlara geçmemişse
de, bu reçeteler Hititler'in cam üretimiyle ilgilenmiş olduklarını göstermektedir.
Anadolu'da bulunmuş
olan en erken cam eser, MÖ 8. Yüzyıl sonlarına tarihlenir. Orta Anadolu'da Frig
Krallığı'nı başkenti Gordion'daki P Tümülüsünde bulunmuş olan bu eser, ince
ve renksiz camdan yapılmış bir kasedir (phiale mesomphalos). Otuziki adet merkezden
çevreye doğru açılmış çiçek yaprağı ile dekore edilmiş olan bu kase, kesme yöntemiyle
bezenmiş ve günümüze kadar kırılmadan korunagelmiş en eski örnektir. Biçim ve
bezeme olarak çağdaş Asur ve Fenike yerleşim yerlerinde bulunmuş olan madeni
kaselerin tam bir benzeridir. Bu nedenle, bu parça Asur Kraliyet sarayında bu
yörede yaşamış bir prense, büyük olasılıkla hediye olarak yollanmış önemli bir
parça olarak değerlendirilmelidir.
MÖ 6. yüzyıl ortalarında
Anadolu'da cam üretiminin yapıldığına dair kuvvetli kanıtlar vardır. Bu kanıtlar
Sart'da Lidya Dönemine tarihlenmiş bir ev kompleksi içinde yer alan küçük bir
atölyeden ele geçirilmiştir. Bu atölye büyük olasılıkla MÖ 547 - 542 yılları
arasında şehrin Akamenid Kralı Büyük Kyros tarafından zaptedilmesi sırasında
tahrip olmuştur. Aslında Türkiye'de yerel cam üretimine ait en erken izlerin
Sart'da saptanmış olması olukça mantıklı gelmektedir, çünkü burada Erken Bizans
Döneminde yani Antik Dönem sonlarına doğru gerçekleşmiş cam üretimine ait kanıtlar
da saptanmıştır.
Bu iki olay arasında
geçen yüzyıllar boyunca, antik dünyanın diğer taraflarına olduğu gibi Anadolu'da
da cam endüstrisi oldukça gelişmiş olmalıdır. Fakat maalesef üretilmiş olan
eserler dışında, bu endüstriyle ilgili pek fazla kanıt yoktur. Ancak, birkaç
tane cam fırını tespit edilmiştir; Sart dışında Porsuk Höyükte ve Anamur'da
da cam üretildiği saptanmıştır. Arkeoloji Bilimi, antik cam endüstrisine ait
fiziksel kalıntılara dayanan net bir tablo çizene kadar, bizler araştırmalarımızı
tipolojik çalışmalara ve bölgesel farklılıkların saptanması için yapılmış dağılım
örnekleri analizlerine dayandırmak zorundayız. Bu tip çalışmalara veya analizlere
dayanılarak, iç kalıplama yöntemiyle yapılmış eserlerin Türkiye'de üretilmiş
olabilecekleri önerilmiştir. Ayrıca bazı Roma cam tiplerinin de, Anadolu'da
bulunan bazı merkezlere etfedilmesiyle ilgili çalışmalar vardır. Erimtan Koleksiyonu
bu konuda çalışanlara Anadolu'da yaygın olarak kullanılmış cam eşyalarla ilgili
değerli ek bilgiler sağlamaktadır.
Bu katalogda anlatılan
eserlerin büyük bir kısmının mezarlardan ele geçirilmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Bunlar Antik Dönem mezar eşyalarının çeşitliliğini çok iyi ortaya koymaktadırlar.
Bu hediyeler arasında yeralan oldukça çok sayıdaki düz şişenin yanısıra, ki
bu şişeler hem ölülere sunulan içecekler için kullanılmış, hem de yalnızca hatıra
amacıyla mezarlara konulmuştur. Bazı çok ince sofra takımlarına da rastlanılmıştır.
Bu eşyalar arasındaki form farklılıkları, camın kullanım alanlarının değişiminden
ziyade, ölmüş kişinin mensup olduğu farklı sosyal ve ekonomik sınıfları yansıtmaktadır.
Fakat çok doğal olarak, zaman için de zevklerde de bazı değişiklikler meydana
gelmiştir. Bu eserlerin bulunuş şekilleriyle ilgili hiçbir kanıt yoktur. Aynı
şekilde kesin buluntu yerleri de saptanamamıştır.
Bununla beraber
bu eserlerin önemli bir kısmının Ankara'nın kuzeyinden ve kuzeydoğusundan bulunmuş
olduğu söylenebilir. Bu cam eserlerin toplanmış olduğu başlıca merkezler Çankırı
(antik Gangra - Germanicopolis), Sungurlu, Merzifon, Havza, Suluova, Amasya
(antik Amasea) ve Niksar'dır (antik Neocaesarea). Bunlara ek olarak, tamamen
farklı özelliklere sahip bir parça ise Konya - Karaman, Adana ve hatta Van'a
doğru daha doğuda bir bölgeye affedilmiştir. Fakat henüz bu iddiaların tam olarak
doğru olduklarını söyleyebilmek mümkün değildir. Bununla beraber, bu eserlerin
hepsinin Türkiye sınırları içerisinde bulunmuş olduklarından şüphe etmeye gerek
yoktur. Yine hiç tereddütsüz, bunların bir kısmının Antik Dönemde ithal edilmiş
parçalar olduğu söylenebilir. Geç Helenistik Döneme tarihlenmiş amphoriskos
büyük olasılıkla Suriye - Filistin bölgesinden veya Kıbrıs'dan ithal edilmiştir.
Kalıpta şekillendirilmiş ve cam ipliğiyle bezenmiş kaseler ise, büyük olasılıkla
başka bir bölgede üretilmişler ve ticaret veya başka bir yolla Anadolu'ya ulaşmışlardır.
Kalıba üfleme yöntemiyle üretilmiş bir başka küçük şişenin ise yine Suriye -
Filistin sahil bölgesinden ithal edilmiş olduğu tahmin edilmektedir. Diğer taraftan,
taban kısımları geometrik desenlerle bezenmiş kare şişelerin batıdan bilinen
örneklerle yakın benzerliklere sahip olmalarına rağmen, doğuda üretildikleri
kabul edilmelidir. Bu şişeler yine kalıba üfleme yöntemiyle üretilmiş ve taban
kısımlarında Yunanca metinler bulunan şişelerle de yakın berzerlikler göstermektedir.
Bu şişeler Türkiye'de bazı koleksiyonlarla bilinmektedir.
Camdan yapılmış
kaplara ek olarak, Erimtan Koleksiyonu'nda çeşitli cam objeler de bulunmaktadır.
Bunlar arasında yer alan çubuklar Roma İmparatorluğu'nun hemen hemen her tarafında
bilinmektedir. Genellikle 20 - 30 cm uzunluğunda olan bu çubukların bir uçları
yassı ve dairesel, kaşık biçimli veya kuş motifli bir parçayla son bulur. Bu
farklılıklara rağmen tüm bu çubuklar aynı amaca hizmet etmişlerdir. Bu amaç
kozmetiklerin karıştırılması ve alınmasıdır. Sart'da bulunmuş olan parçalar
hiç tereddütsüz Erken İmparatorluk Dönemine tarihlendirilmişlerdir; yalnızca
bir örnek MS 2. veya 3. yüzyıllara tarihlenen tabakanın altındaki bir katta
bulunmuştur. Cam yüzüklerin ve bileziklerin tarihlendirilmesi ise daha zor olmaktadır;
çünkü örnekler Antik Dönemden, İslama Döneme kadar uzanan geniş bir yelpaze
içinde yer almaktadırlar. Üzülerek belirtmek zorundayız ki, bu objelerden herhangi
birinin cam kaplarla ilgili bir ortamda bulunup bulunmadığı bilinmemektedir.
Aynı şekilde bileziklerin de tamamen farklı bir mezar grubundan bulunmuş olduğuna
inanmak oldukça güçtür. Bu nedenle bunların da Geç Roma Dönemi kaplarıyla aynı
döneme ait olabileceklerini söylemek yanlış olmaz. Her ne kadar Filistin'de
bulunmuş olan örneklerle, Anadolu'da bulunmuş olan örnekler arasında belirgin
farklılıklar varsa da, bilezikler için Maud Spaer'in tipolojisi benimsenmiştir.
Son olarak Erimtan
Koleksiyonu'nda Roma Dönemi sonrasına ait birkaç eser bulunmaktadır. Bunlardan
ilki Yakın ve Orta Doğu'dan oldukça iyi tanınan ve İslami Döneme tarihlenen
bir parçadır; fakat diğer ikisinin tanımlanması daha zordur. Kalın cidarlı ve
oldukça ağır olan cam şişe bir Ortaçağ simyageri tarafından kullanılmış olmalıdır.